Ezilen ve sömürülen halkların kurtuluşuna adanmış bir hayat
01-06-2019-İlerihaber.org
Politik, teorik ve kuramsal olarak bugüne ışık tutan birçok eseri kitapseverlerle buluşturan Yordam Kitap, Marksist düşünür ve sosyal bilimci Samir Amin’i kaybetmiş olmamızın yarasına merhem sürercesine, birbirinden kıymetli Samir Amin kitaplarını yayımlamaya devam ediyor.
1931 Kahire doğumlu olan Samir Amin, eğitimini Paris’te tamamlayan, akademik çalışmalarını Fransızca veren, Üçüncü Dünya’nın kalkınması üzerine önemli araştırmalar kaleme almış ve en önemlisi Marksizmi Avrupa-merkezci kabul eden bir genel kabulün aksine ele alan ve bu konuda ciddi bir üretimde bulunan kendi döneminin önemli düşünürlerindendi. Geçtiğimiz yıl, 86 yaşında hayatını kaybeden Samir Amin geride emperyalist- kapitalist sistemin yarattığı kutuplaşma ve sömürünün ağır sonuçlarıyla yüzleşen halkların kurtuluşlarına adanmış bir ömür ve birbirinden kıymetli onlarca eser bırakmış bir aydındır.
Bağlılık Okulu’nun da kurucularından olan Amin’in, yaşamı boyunca yaklaşık 30 kitaba imza attı. Eserleri aralarında Türkçenin de bulunduğu onlarca dile çevrildi. Yazarın Yordam Kitap etiketiyle raflarda yerini alan diğer kitapları ise şunlardır: Modernite, Demokrasi ve Din (2015), Liberal Virüs (2015), Kapitalizmden Uygarlığa (2017), Emperyalizm ve Eşitsiz Gelişme (2018), Avrupa- Merkezcilik (2018), Küreselleşmiş Değer Yasası (2018)
Samir Amin’in entelektüel dünyasına bir adım niteliğinde olan ve Demba Moussa Dembélé tarafından hazırlanan “Samir Amin Anlatıyor- Ezilen Halkların, Sömürülen Sınıfların Organik Aydını” isimli eser ise geçtiğimiz ay Yordam Kitap etiketiyle raflardaki yerini aldı.
Marksist sosyal bilimci Samir Amin’i merkezine alan, Demba Moussa Dembélé tarafından hazırlanan kitap Samir Amin’i anlatan ve dahası Amin’in de kendini anlattığı önemli bir kaynak. Fikret Başkaya tarafından Fransızca aslından çevrilen kitap, Başkaya’nın su gibi akan çevirisiyle okura keyifli bir okuma yapma olanağı sağlıyor.
Demba Moussa Dembélé, Amin’in ailesi, eğitim hayatı, Marksizm ile tanışması, okul yıllarında politik fikirlerinin oluşumu, entelektüel arayışları, Marksist düşünceye katkıları ve kurduğu alternatif uluslararası örgütlenmeler hakkında kısaca bilgi vererek kitabın ilk bölümünde okuru, Amin’le tanıştırarak işe başlamış.
Özellikle ailesi, ailesinin sosyokültürel ve sınıfsal durumu, Amin’in kişisel gelişim yolculuğu ve olanakları hakkında okura bilge veriyor. Yine kitabın ilk bölümünde politik ve entelektüel arayışlarına daha okul yıllarından şahit olacağımız Amin’in, bilgiye ve öğrenmeye açlığıyla “tutkulu bir Marksist” olduğunu söylemek -sanıyorum- isabetli olacaktır.
Samir Amin’in politik yönelimini belirleyen üç temel etken; Mısır’da gördüğü sosyal adaletsizliğe itirazı, İkinci Dünya Savaşı’yla iyice belirginleşen antifaşist tutumu ve son olarak sadece Mısır’da değil, bölgenin diğer ülkelerinde de İngiliz emperyalist egemenliğine karşı isyanı oluyor. Amin’in anti-Nazi- antifaşist tavır alışı ise faşizmin ve Nazizmin yenilgiye uğratılmasında belirleyici rol oynayan Sovyetler Birliği’ne büyük sempati duymasının başlıca sebeplerinden olageliyor.
Kitabın ikinci bölümü Dembélé’nin Amin’le yaptığı söyleşilerden oluşuyor. Samir Amin bu uzun bölümde, sosyalizm, kalkınma, toplumsal hareketler, tekelleşme, kapitalizmin krizi, kutuplaşma ve azgelişmişlik gibi çeşitli konulardaki görüşlerini ve farklı düşünürlerle/fikir okullarıyla yaptığı tartışmaları samimiyetle anlatıyor. Okur, ikinci kısımda kitabın okunduğu ortamdan bağımsız, bizzat yazarla –Samir Amin’le- sanki kendi söyleşiyormuş gibi heyecanlanabilir.
Kitabın bu kısmında bana kalırsa esas vurgu Amin’in Avrupa-merkezci ezberleri kabul etmeyişidir. Buna redde karşın arayışını da okurla samimi bir anlatımla paylaşan Amin, konuya dair tatmin olmamışlığını uzun uzadıya ifade ediyor.
“Marx başından beri komünist hareketin şefiydi ve ben komünisttim, Marx da bir dahiydi” diyerek kendini bizzat Marx okuyarak yetiştiren ve hayatı boyunca her yirmi yılda bir Kapital’i tekrar tekrar okuyan Samir Amin, okumaları sonucunda asla tatmin olmadığı bir soruya yanıt bulamamasını ise okurla detaylarıyla paylaşıyor.
-“Müslüman- Arap ülkesinden gelen ve az çok kendi tarihimizi de bilen biri olarak şeriatta, Müslüman yasasında özel mülkiyetin olduğunu biliyordum. Üstelik bunun sadece ideolojik bir tema olmadığını, reel sosyal gerçeklik olduğunu da biliyordum. Dolayısıyla bu ülkeler özel mülkiyeti tanımıyordu demek benim için inandırıcı bir argüman olamazdı” diyen Samir Amin, hangi kaynağı araştırırsa araştırsın Avrupa-merkezciliğe ve Avrupa’nın özgünlüğüne atıfta bulunan bir duvarla karşılaştığını vurguluyor.
Kitabın son kısmında ise bazıları ilk defa bu kitapta yayımlanan, bazıları da daha önce yayımlanmış olan Samir Amin imzalı altı metin yer alıyor. Marksizmin Üç Kıtadaki Misyonu, Kapitalizm Krizinden Çıkmak Mı- Krizdeki Kapitalizmden Çıkmak Mı?, Güney Ülkelerinin Bağımsız İnsiyatifi İçin gibi metinler ise kitabın üçüncü kısmının ana gövdesini oluşturuyor.
Yordam Kitap’ın Samir Amin yolculuğuna eşlik etmek isteyen okur için “Samir Amin Anlatıyor” isimli kitap, kuşkusuz iyi bir başlangıç olmakla kalmayacak, güncele dair birçok mesele için de okura –bugünü- anlamlı kılacak bir rehber olacaktır.