Bir Kitap: Küresel İktisadi Tarihçe, 1980-2009
Korkut Boratav - sol.org.tr - 30.04.2021
İktisat yazını, arkadaşımız, değerli meslektaşımız Oktar Türel’in önemli bir katkısıyla zenginleşmiştir: Küresel İktisadi Tarihçe, 1980-2009 (İstanbul 2021, Yordam Kitap). Bu kitabın öncülü, bir anlamda “ağabeyi”, 2017’de yine Yordam Kitap tarafından Küresel Tarihçe, 1945-79 başlığı ile yayımlanmıştı.
Oktar Türel’in ikinci kitap üzerinde çalıştığını biliyordum; haberleşiyorduk. Bugünlerde yayımlanan kitabı tanıtmak istiyorum.
Altın Çağ: 1945-1979 ve Neoliberalizm: 1980-2009
Küresel İktisadi Tarihçe 1980-2009, gerektikçe başvurulacak bir temel kaynak ve baştan aşağı “tadı çıkarılarak” okunacak bir baş yapıt...
Oktar Türel, kitabına uzunca bir Başlangıç bölümüyle giriyor. Bunu, kitapta kapsanan “Neoliberal Çağ” dönemini tanıtan Genel Saptamalar bölümü izliyor.
Oktar Türel, iki kitabı ile dünya ekonomisinin İkinci Dünya Savaşı’nı izleyen tarihini iki ana döneme ayırmış oluyor. 1945-1979 ve 1980-2009 dönemlerini Keynesgil Altın Çağ ve Neoliberal Çağ olarak adlandırıyor (s.23).
Bu adlandırma Türel’e özgü değildir. “Altın Çağ” yaygın kabul görmüştür. 1980 sonrasını “neoliberal” olarak adlandırmak “sol” iktisat çevrelerinde daha yaygındır. Bu nitelendirme zaman içinde öylesine eleştirel bir özellik kazanmıştır ki, bu döneme damgalarını vuran IMF ve Dünya Bankası (DB), temel belgelerinde “neoliberal” terimini kullanmamaya özen gösterirler1.
Türel’in 1945-1979 dönemini kapsayan yapıtı, Keynesgil Altın Çağ’ı kapatan çelişkileri vurgulayarak son buluyordu: 1968-79 döneminde kapitalizmin merkezinde sınıflar-arası gerilimlerin yol açtığı sorunlar, Altın Çağ düzenlemeleri içinde çözülemedi; Üçüncü Dünya’dan kaynaklanan “daha eşit ve adil bir dünya özlemine karşılık [verilmedi]… Ve böylelikle kapitalizmin ‘Altın Çağ’ı, görece uzun ve çalkantılı bir çözülüş süreci içinde kapandı.” (Küresel Tarihçe, 1945-79, s.334-335).
2017’de bu satırları okuyanlar, “sonrasını” merak etmiş olabilir. Oktar Türel, onları dört yıl bekletecek; sonraki otuz yılı kapsayan dönüşümleri, gelişimleri Küresel İktisadi Tarihçe’de anlatacaktır. Yeni kitabı okurken karşılaştığım bilgi zenginliği, sentez gücü ve özgünlüğü, “dört yılda nasıl tamamlandı” sorusunu aklıma getirdi.
Kitabın kapsamı
Türel’in bir önceki kitabında kapsanan 1945-1979 dönemi, siyasal arka plan ve küresel iktisat olarak iki bölümde incelenmişti. İlk bölüm, yani siyasal arka plan, iki kutuplu uluslararası siyaseti ve “Üçüncü Dünya”yı incelemekteydi.
Küresel İktisadi Tarihçe’de Türel, 1980-2009 dönemini salt iktisadî tarihçe olarak incelemeyi yeğliyor. Reel sosyalizmin tarihe karışmasını ve AB’nin siyasal bütünleşme adımlarını gündem dışı tutuyor; bu dönüşümlerin iktisadî uzantılarına odaklanmakla yetiniyor.
Kitap, üç ana kısım içeriyor: Küresel İktisadi Yönetişim, İktisat Politikaları, İktisadi Başarım… İlk kısımda neoliberalizmin dünya ekonomisine yerleşme aşamaları, uluslararası iktisadı düzenleyen kurumlar, kurallar… İkinci kısımda ana sektörlere, dış ticarete, sermaye hareketlerine ilişkin politikalar… Son kısımda da otuz yıllık bu dönemin büyümeye, bölüşüme ve krizlere ilişkin bilançosunun incelenmesi…
Oktar Türel, Türkçe ustası bir iktisatçıdır. Türkçesine değil, ama iktisat terminolojisine iki itirazım var. Birincisi, uluslararası ekonomik ilişkileri düzenleyen kurumların, kuralların incelenmesinde yönetim kavramı yerine yönetişim terimini seçmesine dönüktür. İktisat diline sonradan giren bu sözcüğün ideolojik bir yük taşıdığını düşündüğüm için…
İkincisi, aslında Türel’i muhatap almayan, “başarım” sözcüğü ile ilgili bir itiraz… İngilizce çok çeşitli anlamlar içeren “performance” sözcüğü, iktisat Türkçesi’ne “başarım” olarak çevrildi; kullanılıyor. “Başarı” sözcüğünden türetildiği için olumlu algılamalara yol açıyor. İktisadî bozuklukları, bazen krizleri içeren nesnel göstergeleri “başarım” yerine, belki de basitçe “bilanço” sözcüğüyle ifade etmek yeğlenebilirdi.
Terminolojik itirazlar önemsizdir. Önemli olan, 1980-2009 dünyasının bu üç ayak üzerinde incelenmesi sonunda ortaya çıkan sonuçtur: Türel, bizlere, son otuz yıl dünya iktisat tarihinin sıradan bir fotoğrafını değil, “tomografik” görüntüsünü ve eleştirel analizini sunuyor.
Bilgiler, veriler, sunumlar
Küresel İktisadi Tarihçe: 1980-2009, içerdiği bilgilerin sadece çeşitliliği ve çokluğu bakımından değil, sunumları açısından da “ansiklopedik” bir yapıt sayılabilir.
Kitap 478 sayfadır. Nicel veriler 41 tablo ve 39 şekille sunuluyor. Sistematik bilgiler 18 çizelge (şema) ile özetleniyor. Bu bilgi ve veri çeşitliliği, tablo, şekil ve çizelgelerde, sık sık metinde de kısaltmalar ile sunulmaktadır. Kısaltmaların sadece sıralanması altı sayfayı dolduruyor.
Nicel verilerin çoğunun kaynağında IMF ve DB gibi uluslararası kuruluşların istatistikleri var. Türel de tablo, şekil ve çizelgelerde bu kuruluşların iktisat belgelerindeki terminolojinin Türkçelerini kullanmıştır. Zorunlu bir tercih…
Ülke gruplarının adlandırılmasından örnek vereyim. Türel, IMF ve DB terminolojisinin Türkçelerini kısaltıyor: Gelişmiş Ülkeler (GÜ), Gelişmekte Olan Ülkeler (GOÜ) ve Yükselen Piyasa Ekonomileri (YPE)…
Türkçeleştirmekte bile sorun var: “Advanced” (“ilerlemiş”) ekonomiler “gelişmiş” oluyor. Terminolojinin “Frenkçesi” de sorunlu. “İlerlemiş” ülkelerin “karşı” grubuna “gelişmekte olan” niteliği yakıştırılmış; herhalde “iyimser bir beklenti” yansıtması için… Bir de araya “yükselen piyasalar” icat edilmiş…
Oktar Türel ne yapsın? Uluslararası istatistikler bu sınıflamaya göre düzenlendiği için, bunlara başvurdukça aynı terminolojiyi koruyacak; bazen son iki grubu GOÜ+YPE başlığı altında birleştirecektir.
Ama, ana metine gelince, bu kısaltmaları yaygın boyutta kullanmayabilirdi. Okurlarını, hedeflediği genç öğrencileri düşünebilirdi. Bu terminolojinin kökeninde çağdaş dünya sisteminin içerdiği karşıtlıklar var. Bunlara ilk odaklanan eleştirel iktisatçıların kullandığı ikili kavramlara dönebilirdi. Gelişmiş/Azgelişmiş, Merkez/Çevre, Kuzey/Güney (veya Üçüncü Dünya) gibi…
Kısaltmalardan aşina olduğumuz sözcüklere, kavramlara geçiş, hem okumayı kolaylaştırır; hem de IMF/DB terminolojisinin ideolojik yükünü hafifletebilirdi.
Neoliberalizme geçiş
Türel, dört yıl önceki kitabının bitiminde, 1980 sonrasını belirleyen Neoliberal Çağ’ın ana özelliklerine (s.335’te) değiniyordu: “Tutucu siyasal düşüncelerin ve ortodoks iktisat anlayışının başatlığı; … ekonomik etkinlik ve istikrar odaklı politikaların gelir ve servet bölüşümünü emek ve yoksul ülkelerdeki halklar aleyhine değiştir[mesi]…”
Bu değinmeler Küresel İktisadi Tarihçe, 1980-2009’da genişletiliyor; ayrıntılı olarak inceleniyor. Türel, neoliberal dönüşümün “yeni bir toplumsal sözleşme” hedefleyerek başladığını düşünüyor. “Piyasa adaleti ilkesini [Altın Çağ’a özgü] toplumsal adaletin önüne geçirmek” (s.31)…
Bu dönüşüm, “sermayenin kendisi için bir sınıf olma yolunda epey mesafe alması” sonunda mümkün olacaktır (s.43). Türel’in bu iki tespiti kabul edilirse neoliberalizm, “sermayenin genelleşmiş tahakküm tasarımı” anlamına da gelebilir.
Bu dönüşümün bir “toplumsal sözleşme” olabilmesi için “kaybeden sınıflar ve halkların rızası” gerekir. Türel, bu rızanın peşinen var olmadığını; bu nedenle çoğu zaman tepeden inme yöntemlerle gerçekleştiğini vurguluyor. “Kaybedenlerin” sert direnmeleri gündeme gelecektir. Verdiği örnekler 1990 sonrasına aittir (ss.49-53). Neoliberalizme geçişi askerî darbelerle, şiddetle başlatan Latin Amerika (ve bizzat yaşadığımız) Türkiye deneyimleri 10-15 yıl öncesindedir.
Neoliberal tasarımın “yeni bir toplumsal sözleşme” olarak yerleşmesinin kritik adımı, Kuzey coğrafyasında sosyal demokrasinin tam teslimiyeti ile atılacaktır. Küresel İktisadi Tarihçe, 1980-2009, bu dönüşümün aşamalarını, sonuçlarını deşiyor; inceliyor; eleştiriyor.
Bir önceki kitabıyla birlikte Oktar Türel, bilge bir iktisatçı olarak dünya ekonomisinin son yetmiş yılına ışık tutmuştur. Benzerine güç rastlanacak bu iki dev yapıt nedeniyle teşekkür borçluyuz.