100 Yıl Sonra Türkiye Cumhuriyeti için “koskoca bir yüzyılın değişik amaçlara bağlı olarak farklı biçimlerde dönemselleştirilmesi” demiştik. Kitap isminin hakkını vererek Türkiye ekonomisinin 100 yılını, eleştirel ekonomi politiğini, sendikal hakların nasıl sağlandığına yönelik meseleleri, kadınların cinsiyet eşitliği arayışı ve mücadelesinin uzak ve yakın köklerini, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş anayasasını, İslamcı iktidarla seküler muhalefet arasında bir mücadele alanı olarak görülen popüler kültür alanını baştan sona/sondan başa doğru ele alıyor.
2023 ve sonrası
2023, davulu çok önceden çalınan, kulağa hoş gelen tınısıyla AKP iktidarının çeyrek asra varan yönetiminden ve tek adam rejiminden “kurtuluş” olarak görülen, ancak hüsranla sonuçlanan bir yıl olarak tamamlandı. Millî Mücadele ve ardındaki büyük umutlarla başlayan Cumhuriyet’in 100. yılı soykırımlar, darbeler, faili meçhul cinayetler, KHK’ler, depremler, savaşlar ve en nihayetinde AKP iktidarının ekonomide, hukukta siyasi ve kültürel alanda ürettiği büyük gerilimler ve yaratılan tahribat zemininde geçti. Böylesi bir zemine “bulutsuz gökyüzünden düşen bir yıldırım” şeklinde gelmediğimiz, durumun koşullarını analiz etmemizin gerektiği aşikâr. Bunun için de “Atatürk ya da Cumhuriyet için pahalı reklam bütçeleri ve dokunaklı prodüksiyonlar üreten geleneksel burjuvazi”nin çarkından çıkıp “başlangıçtan beri taşıdığı ‘muasır medeniyet’ hedefinin çok uzağında kalmış; dahası, kendisini yöneten egemen sınıflarca bu hedefleri terk edilmiş bir kabuk olarak” 100 yaşına basan Cumhuriyet’in çocukluk hastalıklarını teşhis ve tedavi etmemiz gerek. Bu bağlamda 100 Yıl Sonra Türkiye Cumhuriyeti tesiri yüzyıllarca sürecek bir tedavinin reçetesi…
NOTLAR:
[1] Karl Marx ve Friedrich Engels, Komünist Manifesto (3. basım), çev. Nail Satlıgan, Yordam Kitap, İstanbul, 2015, s. 14.
[2] Gökhan Atılgan tarafından kitabın giriş bölümünde kullanılan, Nâzım Hikmet’in Memleketimden İnsan Manzaraları adlı kitabındaki Kartallı Kâzım’ın sözleridir.